”Bugünün Gençleri Yarının Sanatçıları”
GELECEK GENÇLERLE RENKLENECEK
Sanat, insanlık tarihi boyunca en etkin ve evrensel ifade biçimlerinden biri olmuştur. Bireylerin ve toplumların ruhunu besleyen, kültürel kimliklerini şekillendiren ve değerlerini yansıtan sanat; toplumsal belleği canlı, yarınlara ışık tutması açısından da hayati önem taşımaktadır. Türkiye, köklü tarihi ve zengin kültürel mirasıyla sanatın her alanında güçlü ve yaratıcı bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin gelişip gerçekleşmesi için genç sanatçıları desteklemenin öneminin bilinciyle, bu yıl yine Kültür ve Turizm Bakanlığımızın destekleriyle FreshAnkara Çağdas Sanat Sergisi’nin dördüncüsünü gerçekleştiriyoruz.
Türkiye’nin en büyük festivali niteliğindeki Kültür Yolu Festivali’nin Başkent durağında, 24 – 28 Eylül 2025 tarihleri arasında, çesitli etkinliklerle zenginlesen FreshAnkara’da bugünün gençleri, yarının sanatçılarıyla bir araya geliyoruz. FreshAnkara Çağdaş Sanat Sergisi, 17- 27 yas aralığında Güzel Sanatlar Eğitimi alan öğrenci ve mezunların eserlerini galeriler, koleksiyonerler, sanat eleştirmenleri, sanatseverler, ustalar, öğrenciler ve basın ile buluşturmayı amaçlamaktadır. Genç sanatçıları yaratım ve üretim süreçlerinde desteklemek, sanatsal kariyerlerinin yanı sıra toplumsal dönüşümü teşvik etmek açısından da büyük önem taşıyor. Kaynakların, eğitim olanaklarının ve sergileme platformlarının artırılarak genç yeteneklerin görünürlüğünü sağlamanın, sanata ve ülkemize kazandıracaklarının bilinciyle çıktığımız yolda ilerlemeye devam ediyoruz.
FreshAnkara’da her yıl, seçici kurul tarafından belirlenen 100 genç sanatçının 300 eseri sergilenirken; sanatçılar arasından 10 kisi, ArtAnkara, ArtContact İstanbul Çağdaş ve ArtNouva Sanat Fuarlarımızda ikişer eseriyle temsil hakkına sahip olacaktır.
Yıldan yıla büyüyen, güçlenen ve artık gelenekselleşen FreshAnkara’nın, sanatın derin, zengin ve çok boyutlu doğasına kazandıracağı genç sanatçılar için anlamının farkındayız. Yarınlarımızın ışığı ve renkleri saydığımız; “hayat damarlarımız” olarak bellediğimiz genç sanatçıları, umut ve inançla destekleme kararlılığındayız.
Uzun ve yoğun çalışmalarla hayata geçirdiğimiz FreshAnkara projesinin Küratörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Kıymet Giray’a, seçici kurulumuza, projemize destek olan Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy nezdinde Bakanlık personeline, tüm katılımcı ve ziyaretçilerimize teşekkür ediyoruz.
BİLGİN AYGÜL
ÇAĞDAŞ SANATIN ASAL MOTTOSU
“YALNIZCA KENDİN OL”
FreshAnkara Küratörü: Prof. Dr. Kıymet Giray
İnsanın var oluş tarihinin evrelerini yüzyıllar boyunca eserleriyle örnekleyerek açıklayan sanatın tarihinin unutulmaz sanatçılarının, kendi dönemlerini belirleyen eserlerinin ortak özelliği, sanatçının kendisini temsil eden eserlerin “biricik” olmalarıdır. “Yalnızca kendi olan” sanatçıların “biricik” nitelikleriyle çağını temsil eden sanat eserleri, yapıldıkları yüzyılların dönemlerini, toplumsal değerlerini, estetik kuramlarını, felsefesini, siyasi ve ekonomik niteliklerini, sosyolojik yapısını sanatın aynasından tarihe yansıtır.
Sanatçının kendisini sanatla ifade etme biçimi, yaratıcı kimliğinin önemli bir uzantısıdır. Sanatçılar genellikle sanat eserlerinin görsel yönlerine odaklanmak hedefini benimser önyargısının değerlendirmesinin sığlığı içinde incelenir. Ancak sanatçının sanat eserine yansıttığı, dönemi ve döneminin hayatının gerçeklikleridir. Bu gerçeklikleri sanat eserine dönüştüren, sanatçının yeteneğini besleyen kültürel ve bilimsel altyapısıdır. Sanatın tarihi, felsefesi ile şekillenen, teknik donanımlarla zenginleşen, kültür düzeyi ile hayatı algılayan sanatçılar, sadece kendi kişilikleri, felsefeleri ve yetenekleriyle dönemlerinin sanat hareketleri içinde var olma şansına ulaşabilirler. “Yalnızca Kendin Ol” sloganı, çağımız sanatçısının en önemli mottosudur.
Jean-Paul Sartre’ın düşüncesine kulak verelim: “Ben, yalnızca kendim olmak, kendime dayanmak istiyorum. Eğer varlığımı kendi egemenliğim altına alamazsam, yaşamak çok anlamsız bir şey olur.” Sartre bu açıklamasıyla sanatçının kendi kişiliğinin önemi ve bağımsızlığının değeri üzerinde düşünmesini ve yalnızca kendisi olmasını önermektedir. Sartre’ın önermesi, özellikle çağımız sanatını temsilcisi olmaya hazırlanan genç neslin, hedefledikleri sanat dalındaki başarılarının öncelikle kişiliklerini geliştirmek ereğini benimsemeleriyle bağlantılı olduğunu açıklamaktadır. Bu önerme, sanatçı yeteneğinin ancak yetkin bir sanat kültürü ile kesişen “kendi olma” bilinciyle pekişebileceğini net olarak açıklamaktadır. Bu bağlamda, sanatçının kendisi olabilmesi ve kendi gücüne güvenebilmesi, yaşamın anlamını derinleştirirken sanatının da bilgi ve kültür bileşenleriyle gelişebileceğini işaretlemektedir. Sanatçının yalnızca kendisi olmak ideali ya da hedefi; yaşadığı dış dünyanın farkındalığını bilimle zenginleştirmek, aynı zamanda da kendi yeteneğine yön veren iç dünyasını gözlem ve araştırmalarla zenginleştirdiği yeteneğiyle geliştirmektir. Günümüz genç sanatçıları, uluslararası elektronik ağların örüldüğü, sınır tanımayan yapay sistemlerin hemen her alanı sardığı global dünyada yalnızca kendine güvenmeyi, inanmayı öğrenmek, kendi seçkin kimliğini oluşturmak, geleceğin başarısını hazırlayacak olan en önemli adımlarının başında gelmektedir.
Kendine güvenme, kendin olma eylemi, sanatçının bir birey olarak yalnızca kendisi olması gerektiğini vurgulamakta ve sanatçı olma yolunda karşılaştığı zorluklarla bilimsel bir bakış açısıyla çözümler arama; “Post Truth” / “Gerçeklik Ötesi” olarak tanımlanan ve yalanların gerçekmiş gibi sunulduğu çağımız dünyasında, “hakikatin anlamı nedir” sorunsalıyla baş edebilme gücünü içsel bir güvenle inşa edebileceğini göstermektedir.
“Post Truth” / “Gerçeklik Ötesi” döneminin yalan gerçeklerinin ve yapay zekâyla ilerleyen buluşların yaşandığı yılların genç sanatçılarının, sanat alanında başarıya ulaşmalarının sırrı “Yalnızca Kendin Ol” önermesiyle çözümlenecektir. Öne çıkan “Kendin Ol” mottosu, teknolojinin dev adımlar attığı 21. yüzyılın dünyasında, sanatçı iradesinin gelişmiş bilgi teknik donanımlardan ve aynı oranda gelişmiş estetik kuramlardan yararlanması, çağdaş bilimin verilerini araştırması, bilimsel ve etik değerleri benimsemesiyle bağlantılı olduğu kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Sanatçı kimliğini sanal kimlik ya da yalnızca algoritmik destekle var olmaya çalışan biri, gerçek başarıyı bulamaz. Zira insan, sahip olduğu meziyetler sayesinde hayatta kalır ve gelişir. 21. yüzyılın inanılmaz bir hızla dallara ayrılarak yayılan sanat ortamında; sanatçı, sanat ve yapay zekânın, tam da “Post Truth”un yalan gerçekliğinin içinde ilerlemesi, genç sanatçıların yeni bilgiler, yeni yetenekler ve teknolojik donanımlar kazanmasının gerekliliğini belirlerken; tek imza ile tanımlanan sanat eserlerinin teknolojik ortaklı çalışmalarla karşı karşıya gelmesini sanatın gündemine taşımaktadır. Göz kamaştırıcı ilerleme olarak tanıtılan bu gelişmeler, devrim niteliğinde bir teknoloji olan üretken yapay zekânın ortaya çıkışıyla, kuşkusuz sorularla dolu yeni bir yaratıcılık çağını başlatmaktadır. Soruların en önemlisi ve ilki; her türlü karmaşık sanat içeriğini üretme yeteneğine sahip olan, karmaşık algoritmalar ve geniş veri kümeleri tarafından desteklenen teknolojinin sanat eseri yaratma donanımına sahip olup olmadığıdır. Bu sanat eseri yaratma donanımı, 20. yüzyılın sonlarına kadar süregelen geleneksel yaratıcılık ve sanatsal özgün ifade kavramlarına açıkça meydan okuyan; sanatçı kimliğini, dolayısıyla da sanatın özünü ve insan sanatçıların rolünü yeniden yapılandırmaya, tanımlamaya ve sanatçının “yalnızca kendisi” olarak eserine imza atabilme özgürlüğünü sorgulamakta ve tartışmaya açmaktadır.
Yüzyıllardır tanımlanan sanatçı kavramına teknolojinin açık müdahalesi olarak belirlenen yapay kurgunun yaratıcılığı, salt benzerini tasarlamakla kalmayıp aynı zamanda geliştirebildiği bir çağda; sanatın anlamı, tanımı ve sanatçıların yaratıcı ve özgür sanatçı kimliğinin 21. yüzyılın yapay zekâ ortamında üstleneceği rol hakkında yeni felsefi, estetik ve —sanat açısından en önemlisi— etik kuramlarla açıklanacak soruları sanatın gündemine taşımaktadır. Bu sarsıcı kimlik arayışı ortamında “sanatçı kimdir?” sorusu cevaplanmak zorundadır.
21. yüzyılın teknolojisini inanılmaz boyutlara taşıyan mühendislik dallarını yaratan teknokratların, bilim adamlarının kendi alanlarındaki yeteneklerini kanıtlayan gelişmelere koşut yetenekleriyle boy ölçüşebilecek yetenekte olması beklenen sanatçılar; bilgilerle ve teknolojik gelişmelere açık sanatçı kimliklerini pekiştirirlerken, yaratıcı dehalarıyla sadece kendileri olarak sanat dünyasına yeni yönler verebilmeyi yönetecek donanımlarla sanatçı tanımını koruyabilmeyi gerçekleştireceklerdir. Sanatçı tanımı; insan ve sanat bileşkesinin yaratıcı kimliğini yeniden üstlenerek, sanatçı yaratıcı zekâsının varlığını yeniden keşfetmeyi ve yapılandırmayı başaracaktır.
Yaratıcılık yalnızca insanların alanı mıdır, insan ruhunun bir ifadesi midir, yoksa yapay zekâ tarafından taklit edilebilir ve hatta aşılabilir mi? Sanat alanına sıkça servis edilen sorular, konuya yaklaşımın “Post Truth” / “Gerçeklik Ötesi” bakış açısının göstergeleridir.
21.yüzyılın ilk çeyreğinin en popüler soruları olarak sıkça sorulan ve sanatçı kavramının bittiğini muştulamakla gurur duyulduğunu akıllara yerleştirmeyi hedefleyen “Post Truth” / “Gerçeklik Ötesi” sorularına göz atmak; sanat, sanat eseri, sanatçı kavramlarının yeni tanımının, gelişen yapay zekâ teknolojisi ile ötelenerek örtüştürülmeye çalışıldığını da açıkça kanıtlamaktadır.
Sanatçı tanımının insan zihninden ötelenerek, teknolojik tasarımların yaratıcılığının sanatçı işleviyle yeniden gözden geçirilmeye zorlandığı bu ilgi çekici tartışmaların derinliklerine indikçe; yaratıcılık, sanatsal ifade ve temelde insan olmanın ne anlama geldiğine dair yeni sorular ve tartışmaların ortaya çıkması da kaçınılmaz olmaktadır.
İnsanın yaratıcı zekâsının eşsiz sınırları ile yapay zekâ çağında sanatın geleceğinin, sanat ve sanatçı tanımlarının bireysel sınırların yaratıcı yapısallığı ile teknolojinin algoritmalarına bağımlı olasılıklar zinciri arasında aşılamayacak kesitin; sanatçı kimliğinin yalnızca kendisi olma ayrıcalığıyla aşılamayacağı bir gerçekliktir.
Belirsizlikleri ve henüz çözülmemiş gizemlerle dolu “Post Truth” / “Gerçeklik Ötesi” dönemin içselleştirdiği yapay zekâ ile insan olarak sanatçının yaratıcı zekâsının farklılığı, ayrıcalığı, insanın beyninin yarattığı yeni teknolojik ilerlemelerin de insan zekâsıyla tasarımlar yapabilmesi ve uygulama alanlarının da insan zekâsıyla formülleştirilmesi olmalıdır.
Sanatın ve yaratıcılığın sınırlarını yeniden tanımlamayı, insan zekâsının, yalnızca kendi olma yeteneğinin, usunun, felsefesinin belirleyici gelişimleri içinde yaratılacak yapay zekâ tasarımlarının bu zekâ yapısına bağımlı olarak gelişme sınırlarına bağlı ilerlemeler gösterebileceği gerçeğiyle ele almak gerekir.
Kant’a göre güzelin alanı sanat; kendi içsel amacına ve kendi başına var olma hakkına sahiptir. Güzel sanatlar, varlık nedenini kendinde taşıyan bir sanatçının yaratıcı zekâsının belirlediği bir oyun türüdür. Bu bağlamda sanat eserinin ayırt edici özelliği, sanat değeri taşımasının vazgeçilemez niteliği, sanatçının felsefesi, mantığı ve duyusal varoluşu içerisinde tasarlama alanına sahip olan bir karaktere sahip olmasıdır. Bu niteliğiyle sanat eseri, duyulara bağlı gerçeklik dünyalarının sınırlarını aşan sanatçıların çağdaş belleğinin sanata yansımasıdır.
Sanatçının yüzyılı içinde sanatın gelişim çizgisinde “kendini fark etmesi”, kendi zekâsını ve yeteneğini keşfetmesi, yalnızca kendi olması bir öz keşif önerisi değildir. Bu bağlamda sanatçı olarak “Yalnızca Kendin Ol” önermesi, aynı zamanda 21. yüzyılın “Post Truth” / “Gerçeklik Ötesi”nin yalanların gerçekmiş gibi servis edildiği sahte gerçekliğin yarattığı sorunların su üstünde görünür boyutlarda algılanmasına neden olacağı da kaçınılmazdır.
21.yüzyılın ikinci yarısının “gerçeklik nedir, sanal sanatın sanatçıları kimdir ve her bilgisayar alanına girebilen, ekran ve kalem çizimi yapabilen, klavye kullanan, kalıplaşmış öğretilen ya da öğrenilebilen algoritmalarla tasarlamalar yapan kişiler sanat eserine imza atabilecek sanatçı kimliği kazanabilir mi?” soruları; ticari kirlilik olarak yapay sanat gerçekliğinin, “Post Truth” / “Gerçeklik Ötesi”nin gerçekliği kesin ve belirleyici yaratıcı zekânın baskın olduğu sanatçı kimliğini belirleyecek ve imza atılabilecek biricik sanat eserlerini diğerlerinden eleyerek ilerleyecektir.
2025 yılında Ankara ATO Congresium salonlarında gerçekleşecek olan 4. FreshAnkara etkinliğimiz, 21. yüzyıl genç sanatçıları olarak Türkiye coğrafyasına dağılan Güzel Sanatlar Liseleri ve Güzel Sanatlar Fakültelerinde öğrenim gören gençlerin bir FreshAnkara disiplini altında bir araya gelerek bir ekol oluşturmalarını gerçekleştirmeye devam edecektir.
Sanat dünyasıyla tanışmaları FreshAnkara Etkinliği ile başlayacak olan genç sanatçılar; Çağdaş Sanatın Asal Mottosu olarak, “Yalnızca Kendin Ol” konseptini tema olarak belirleyecek sanat eserleriyle etkinliğimizde yer alacaklardır. 21. yüzyılın inanılmaz bir hızla gelişen ve yeniliklere açık olan sanat ortamında, sanatçı ve sanat kavramlarının yeniden tartışıldığı bir dönemde; Yapay Zekânın ve “Post Truth”un yalan gerçekliğinin içinde sanat ortamına katılmaya hazırlanan genç sanatçıların yeni bilgiler, yeni yetenekler ve teknolojik donanımlar kazanmasının gerekliliği üzerinde düşünülürken, gençlerin etkinliğimiz içinde yeniliklere açık sanat eserleriyle yer almaları sanıldığından çok daha önemlidir.
Eserlerini akademik çizgi dışında, serbest konular üzerinde geliştirecek olan genç sanatçılar; kendi yaşadıkları dönemin gelişmelerine uyarlı sanat eserleriyle FreshAnkara genç sanat etkinliğimizde “Yalnızca Kendin Ol” konseptli eserleriyle yer alacaklar ve bu etkinlik kapsamında; “Yapay Zekânın Yapay Sanatı”, “Post Truth / Gerçeklik Ötesinin Gerçekliği”, “Yaratıcı Zekânın Ayrıcalıklı Sanatı” konseptlerini kapsamına alan paneller ve seminerlerde akademik bildiriler sunacaklardır.
PROF. DR. KIYMET GİRAY